31 Ekim 2009 Cumartesi

Yeni Steve Mcqueen Sen'sin!

Bu çağda, genç kızların sevgilisi olmak için Cary Grant gülümsemesine veya Asi Gençlik filminde James Dean'in giydiği kırmızı monta sahip olmana veya saçlarını the Beatles grubunun üyeleri gibi kestirmene gerek yok. 
Sahip olman gereken tek özellik, kendi zevkini dışa vuran bir cool'luk.   

Time dergisinin 24 Mart 2008 tarihli sayısının kapak konusu “Dünyayı değiştiren 10 Fikir”di. Bu fikirlerden biri de Hollywood yıldızları çağının sona ermekte olduğuydu.

Yazıyı kaleme alan Richard Croliss, yeni nesil Hollywood prodüktörlerinin gittikçe daha fazla, başrol oyuncusu tanınmayan düşük bütçeli filmlere eğilim gösterdiğini vurgulamış ve bu trendin gerekçesi olarak da eskiden gişe garantisi olarak görülen parlak isimli oyuncuların artık gişe sağlayamadıklarından bahsetmiş.

Bu bir tür aydınlanma..

Geçtiğimiz yüzyıl boyunca Hollywood, dünyanın geri kalanına, ışıltılı ve büyük oranda kusursuz, komple bir yaşam formatı sundu. Milyonlarca insan, Hollywood starları gibi gülmeyi, oturmayı, giyinmeyi ve sevişmeyi arzu etti.

Bu etki gücünün farkına öncelikli olarak tabi ki lüks markalar vardı. 20. yy’la beraber hanedanlıklar çökerken lüks tüketim hedef kitlesini yeniden tanımlamaktaydı. Parisli moda evlerinin 20. yy’ın başında Hollywood filmleriyle yaptıkları anlaşmalar moda dünyasının seyrini kökten değiştirdi. Chanel, Balenciaga, Yves Saint Laurent, Christian Dior gibi tasarımcıların kıyafetlerinin Hollywood starlarının üstlerinde görüntülenmesi hem marka hem de yıldızlar için karşılıklı fayda yarattı.

Marka için bir kıyafetin film yıldızının üstünde görüntülenmesi bir ‘yaşam tarzı’ sunmanın en kolay ve garantili yoluydu. James Dean’in jean pantolon içindeki ‘asi’ duruşu, Cary Grant’ın gülümsemesi markanın hedef kitlesinin yaşam tarzını özetleyen özellikler olarak kabul edildi.

20. yüzyıl boyunca Batı’daki bir avuç moda editörü, tasarımcı ve basın yöneticisi dünyadaki geri kalan herkesin nasıl yaşamları gerektiğine karar verdi. İnsanlar, onların gösterdikleri saç modellerini kestirdiler, çirkin olmasına rağmen Hollywood yıldızının giydiği o gömleği giymek istediler. Bu kişilerin sunduğu zevke uymayan her şey demode kabul edildi.    

Erkekler Cary Grant olmayı istiyordu, kadınlar Audrey Hepburn. Hepsi bu kadar.

2000’lerin başına kadar devam eden bu trend, içinde bulunduğumuz dönemde etkisini yitiriyor. Eskiden sadece yakın çevremiz ve filmlerde gördüğümüz yaşamların bilgisine sahipken artık internet sayesinde, dünyanın dört bir yanında yaşayan, birbirinden muhteşem zevklere ve hayat biçimlerine sahip insanların olduğunu, bu insanların bizim ihtiyaçlarımız ve isteklerimizle daha çok örtüşen, ulaşılabilir hayatlar yaşadıklarını biliyoruz.

Hollywood starı gibi giyinmesek bile sevilebileceğimizi, kendimize has bir tarzla daha mutlu olabileceğimizin artık farkındayız.

Yani, artık Steve Mcqueen cool’luğuna sahip olmamıza gerek yok.
Özellikle değişim ve gerilim dönemlerinde geçmişi parlak renklere boyamak gibi bir eğilimimiz var, ancak şunun farkına varmalıyız ki milyonlarca insanın zevklerinin karışımından oluşan gelecek çok daha ‘tarz’ olacak.     


Hollywood Yıldızlarının Yükseliş ve Çöküşü:

1910s Yıldızların Doğuşu
Charlie Chaplin ve Mary Pickford yeni mecrayı tüm dünyaya tanıtıyor...

1930s Yıldızlar Parlıyor
Hollywood yapımcıları yıldızların uzun vaadeli sadakatine sahip olmak için A-List oyuncular ile uzun vaadeli kontrat imzalamaya başlıyorlar...  

1950s Prodüktör Yıldızlar
John Wayne, Burt Lancaster gibi en yetenekli yıldızlar kendi kendilerinin prodüktörü oldular...

1970s Yıldızlar Soluyor
Star Wars -ve daha sonra E.T.- benzeri ‘yıldızsız’ yapımlar popüler oluyor...

2000s Işıklar Kapanıyor
Eski moda yıldızlar, ‘isimsiz’ görkemli filmlerin veya indie yapımların içinde kaybolmaya başlıyor...